CENNETİNİZİ PAYLAŞIN

Her canlı beslenmeye ihtiyacı olan bir sisteme sahiptir. İnsan sadece açlık ve susuzluk gibi temel fiziksel ihtiyaçlarla sınırlı değildir. Bitkilerde, memelilerde, ileri memeli olanlar içinde insanda farklı düzeylerdeki ihtiyaçlarını gidermeye programlıdır. Sadece beslenmekle sınırlı değil yaşamdan beslenmek; üremek, haz, varlığın bilinmesi, onaylanmak, tanınmak, desteklenmek ve daha pek çok bedensel ve zihinsel ihtiyaçlarla sistemleşmekte insan.
Bazı insanlar acıyla, kederle, mutsuzluklarla beslenir. Bazıları şiddet, korku, öfke ve nefretlerle beslenir. Bazıları kibirleri ve gururları ile dedikodular ve entrikalarla beslenirler…
Ancak nedense asla doymazlar, tatmin olmazlar. Kokainmanlar gibi giderek dozu arttırmak çözüm gibi gelir onlara… Felaketlerin boyutu önemli değildir; bir şeyler olsa da içlerindeki zehri boşaltsalar… Olan veya sebep oldukları ile beslenmek için küfür-kafir dümdüz ederler. Lakin bir süre sonra seslerini ne kadar yükseltseler bile bu da kâfi gelmez. Açlık daha da derinleşmiş ve çukur daha da büyümüştür. Daha fazla zehir, daha fazla açlık; ta ki sistemleri çökene kadar. Çünkü zehirle tatmin arayanlar asla açlıklarını doyuramazlar. Ve beden hastalıklarını üretmeye başlar. Ve kendi kendini yemeye ve çürümeye başlar. İşte bu aşamadan sonra fark edilenler genellikle hiç bir şeye fayda sağlamaz.
İnsan bedenini, zihnini ve ruhunu dengede tutmayı başarmayı öğrenmelidir. Açlıkları zehirleyen, toksik düşünce, duygu ve davranışlarla doyurmaya çalışmak kişinin kötülük ve hastalıkları sadece kendisine değil, etkileşimde olduğu diğer insanlara da bunları bulaştırması anlamına gelir.
Beslenmenin, insanın canlılığını ve yaşamını sürdürmesi için hayati olduğu tartışılmaz bile, ancak insan kendisini zehirleyen, kirleten toksik ve bulaşıcı hale getiren, adeta ölümcül bir virüse dönüştüren alışkanlıklarından, kibir ve yalanlarından arınmalıdır. Bu tür bir yol kişinin kendi cehennemini başkalarına da bulaştırması demektir. Cennetinizi paylaşın. Faruk Acarsoy