SORUMLU OLMAK… İNANDIRILMAK…

Diyorlar ki:” Yaşamın oluşturduğu zorluklar… Yaşam zorluklar oluşturur…” Bu bakış açısı bence koskoca bir yalan ve üstelik saçma bir yalan. İnsanı kendisi de dâhil her şeyle kavga etmeye zorlayan bir algı yapılandırması bu.
Yaşamı karmaşıklaştıran denklemdeki “insan” parametresini problem dışına taşıdığınızda, bu yalanın tutunmaya çalıştığı sanal gerçekliği çözülür ve yok olur.
Yaşam zorluklar oluşturmak bir yana insanın algı ve hissedişleri, anlam ve değerleriyle de ilgili değildir. “Yaşam zorluklar oluşturur…” önermesi pek çok kişinin ” suçlayacakları bir sorumlu” bulunmasından dolayı işine gelir. Pekâlâ, bu gerçek mi? Yaşama gelmiş olmak “bir hata mı”?
Yaşamın oluşturduğu her şeyi suçlayabilir insan. Bu tipik sorumluluklarından kaçan, korkakların yaklaşımıdır. Onlara sürekli bahaneler verin, gerçekliği göremeyecekleri bir karanlıkta ya da kör edici bir aydınlıkta tutun. Yaşamlarının yegâne sorumlusu ve problemlerinin yegâne çözümleyicisi oldukları gerçeğini asla dile getirip gözlerinin içine sokmayın. Ne yaparsanız yapın, onlara sorumluluk almaları gerektiğini asla söylemeyin ve tam tersine “kader, karma, ilahi plan, mukavele vs. gibi” soyut saçmalıklara tutunmalarını sağlayın.
İçsel huzurlarından uzaklaştırmak için onlara sürekli düşmanlar yaratın; dna, ata, geçmiş yaşam, ana-baba, toplum, yaşam… Çünkü içsel huzurunu bulan sorumluluğunu idrak eden birisini artık bu oyunda tutamaz ve pazarın tüketici müşterilerinden biri haline getiremezsiniz.
Kişi olmayan zaaflarına inandırıldığında, çözüm somutlaşamaz. Çünkü inançlar soyut fikirler gibi görünse bile somut bir gerçekliğe ihtiyaçları vardır. İnancın matematiği basit iki formülasyona dayanır.
1.si A’nın anlamı B demektir.
2.si de A B’ye neden olur.
Her iki denklemde de dışsal olayın oluşturduğu içsel hal söz konusudur. İnsan inandırılmak için programlandığı şeyi/şeyleri bildiğini zanneder. Doğru-Yanlış kurgusu ile yapılanan bir inanç sistemi düşmanlık ve kölelik yapılandırır ve sürekli suçlu aratır.
Suçlu aramaktan vazgeçildiğinde, kavga nedenleri de ortadan kalkar, çözüm gelir. Rahatlık ve huzur gelir. En önemlisi; insanın anlamlarına olan köleliği söner ve özgürlük gelir. Faruk Acarsoy