TENEKE BAKIR VE ALTIN…


Çocuk bir atölyede işe başlar. Ateş gibi biri, hırslı, zeki, çabuk öğrenen. Kısa sürede ustası onu kalfaların çalıştığı makinelerden birinin başına koyar. Harika çalışır. Kalfalardan daha çok ve daha iyidir. Her hafta sonu “haftalıklarını” alırken kalfalardan daha az aldığını görür. “Ben onlardan daha iyiyim, neden daha az benim haftalığım.” diye düşünür ve ustaya gider. “Usta bende onlar kadar çalışıyorum. Hatta onlardan da iyi çalışıyorum, neden daha az benim ücretim?” Usta gülümser. ” Haklısın der. Seni kalfa başı yaptım. Hepsini sen yöneteceksin artık. Haftalığında onların iki misli bundan böyle.” Çocuk şaşkın ve sevinçlidir. Kalfabaşı olmuş ve kazancıda hayalin ötesinde… 
Ertesi sabah işe geldiğinde, bütün makineler başında kalfalar beklemektedir. Kalfabaşı, kalfalara bakar ve kendi makinesi başına gider. Ne yapacağını bilmeden etrafı izlemeye başlar. Usta gelir bir süre sonra, “makineler niye çalışmıyor?” diye kalfabaşına gürler. Çocuk korkar. “Bilmiyorum.” der. “Nasıl bilmezsin, sen nasıl kalfabaşısın?”. “Bilmiyorum” der çocuk. Usta “Ne zamandır burada çalışıyorsun?” diye sorar. “Bir ay oldu.”. “Bir ay sence burayı yönetmek için yeterli oldu mu?”. “Hayır, usta.” Duvara dayalı bir merdiveni işaret eder. “Sen bu merdivenin tepesine tek adımda çıkabilir misin? Çıkamazsın elbette. Kimse çıkamaz. Basamakları sırayla tırmanmak gerekir. Dikkatlice ve her basamakta ne olduğunu öğrenerek. Makineden çok mal çıkarmak değil marifet. Marifet temiz mal çıkarmak. Makineden çıkardığın malların fazlasını tekrar eritiyoruz. Yani kalfalardan daha iyi ve hızlı yapmıyor bu seni. Merdiveni basamak basamak çıkacaksın. Önce tenekeye çalışacaksın, sonra bakıra ki, altını hak edesin. Şimdi çırak olmayı öğren, sonra kalfa ve sonra ustalığını geliştir. İşi öğren ve kendi yolunda ustalığını yap.” Faruk Acarsoy